Diyabetin yaygınlaşmasında obezite, hareketsiz yaşam tarzı ve sağlıksız beslenme rol oynuyor.
Dünya Diyabet Günü dolayısıyla açıklamalarda bulunan AFSÜ Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Endokrinoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mahmut Apaydın, toplumda diyabetin yaygınlaşmasında obezite, hareketsiz yaşam tarzı ve sağlıksız beslenme gibi faktörlerin etkili olduğunu söyledi.
Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabetin, pankreasın yeterli insülin üretememesi veya vücudun üretilen insülini etkili bir şekilde kullanamaması sonucu ortaya çıkan kronik bir hastalık olduğunu belirten Doç. Dr. Apaydın, Tip 1 ve Tip 2 olmak üzere başlıca iki türü olan diyabetin, tüm yaş gruplarındaki bireyleri etkileyebildiğine dikkat çekti.
FARKINDALIĞIN ARTMASI İÇİN ÖNEMLİ BİR FIRSAT
Son çalışma verilerine göre ülkemizde yaklaşık 9 milyon diyabet hastası bulunduğunu ifade eden Doç. Dr. Apaydın, “Son yıllarda diyabet hastalığının yaygınlaşmasında obezite, hareketsiz yaşam tarzı ve sağlıksız beslenme gibi faktörler rol oynamaktadır” dedi.
14 Kasım Dünya Diyabet Gününün, diyabet farkındalığının artırılması için önemli bir fırsat sunduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Apaydın, şunları söyledi: “Diyabetin erken teşhisi, hastalığın sürekli kontrol altında tutulması ve ayrıntılı izlem, hastalarımızın sağlıklı bir yaşam sürdürebilmesi için kritik öneme sahiptir. Diyabet tedavisinde, kan şekeri yüksekliğinin yönetimi çok önemli olmakla birlikte tek başına yeterli olamamaktadır. Bütüncül bir yaklaşım ile hastalarımızın yaşam kalitesini artırmaya yönelik yaklaşımlar mutlaka sürece eklenmelidir.
‘TAM İYİLİK HÂLİ- ESENLİK’ HEDEFİNİ MERKEZE KOYALIM
Milyonlarca diyabet hastası, evde, iş hayatında ve okulda günlük hayatını sürdürebilmek için büyük çaba göstermektedir. Dayanıklı olma ve hayatı her anıyla organize etme çabası hastalarımızın omuzlarına büyük sorumluluklar yüklemektedir. Ancak bu ağır yük, çoğu zaman hastalarımızın hem fiziksel hem de zihinsel sağlığını olumsuz etkileyebilmektedir. Bu nedenlerle hekimlerin, diyabet hemşirelerimizin, sağlık kurumlarının ve sivil toplum kuruluşlarının, hastalarımızın yanında koşulsuz olarak yer alması son derece önemlidir.
Geliniz, bu günden başlayarak, ‘tam iyilik hâli- esenlik’ hedefini merkeze koyalım ve diyabetlilerin yaşam kalitesini artırmaya yönelik adımları hep beraber başlatalım. Diyabetin sadece kan şekeri yönetiminden ibaret olmadığını; iyilik hâlinin ve yüksek yaşam kalitesinin sürdürülebilmesinin daha geniş bir bakış açısıyla mümkün olabileceğini unutmadan bu yolda beraber ilerleyelim.”