Uzun süredir yazmıyordum, özellikle seçim döneminde bilerek yazmadım. Zira, AK Parti’den Belediye Meclis üyeliği adaylığı için başvuruda bulunmuş birisiyim. Gazeteciliğin tarafsızlık ilkesi gereği yazmamam en doğrusu olacaktı.
Neticede seçim bitti, kazanan ve kaybedenler belli oldu. Belediye Başkanlığına seçilen Burcu Köksal’ı ve meclis üyelerini tebrik eder, başarılı hizmetlerde bulunmalarını dilerim.
Bu seçim dönemi çok ilginç, alışılmışın dışında bir şekilde gelişti. Dengelerin tamamen değiştiği/değişeceği, kurulan sistemin yeniden şekilleneceği bir döneme adım atmış bulunuyoruz.
Bu seçim dönemi basın mensupları ve basın kuruluşlarının da önemli bir sınavı oldu. Daha önceki yıllarda siyaseti/siyasileri; tarafı olsa dahi dışardan takip eden basın mensupları bu defa fiili olarak adlarını, kimliklerini tarafı oldukları siyasi partiden yana net çizgilerle koydular.
Demokrasi açısından kayda değer bir gelişme olarak bakıyorum ben bu duruma… Hatta şehre aşık gazetecilerin, şehrin sorunlarını bilen, haberleştiren, birçok sorunun çözülmesine vesile olan, birçok hizmetin yapılmasına vesile olan bizlerin Milletvekili, Belediye Başkanı veya siyasi bir görevde bulunmaları halinde Afyonkarahisar’a en güzel hizmetleri vereceğini düşünenlerdenim.
Bu özgüveni gösteren tüm meslektaşlarımı tebrik ediyorum.
Bu yüzden önümüzdeki seçim dönemlerinde daha fazla gazetecinin siyaseten elini taşın altına koyarak hizmet etmek için mücadele vermelerini temenni ediyorum.
Gelelim AK Parti’nin neden kaybettiğine…
Baştan söyleyeyim; yeise kapılmaya gerek yok, pes etmek yok, vazgeçmek yok. İnsan hayatı başarıların ve yenilgilerin toplamından ibarettir. O yüzden iyilikle, güzellikle, kızmadan, yorulmadan, vazgeçmeden yolumuza devam edeceğiz.
Ak Parti’yi kaybettiren en büyük neden bana göre “ekonomi” idi. Kaynamayan tencerenin maalesef yıkamayacağı hükümet yok! Metal yorgunluğu, rahatlık, rehavet, güç zehirlenmesi, kibir ve benzeri konuları ise diğer nedenler olarak sıralayabiliriz.
Afyon özelinde konuşacak olursak; AK Parti’nin adayı Hüseyin Ceylan Uluçay çok doğru bir isimdi. Kaliteli, beyefendi, disiplinli, kim hangi derdini anlatırsa anlatsın çözmeye çalışan, kişiliğiyle örnek gösterilecek bir adaydı.
Ancak olmadı…
Zira karşısındaki aday Burcu Köksal güçlü bir isimdi. Zira, Sayın Uluçay, Belediye Meclisini doğru bir şekilde kuramamıştı. Zira, teşkilatlar, yanında bulunan ekipler, proje üreticileri ve diğer kişiler istenilen ölçüde değildi.
Kendisini samimiyetle, doğru bir şekilde yönlendirecek, uyaracak, yanlış yapılan bir hamleyi önceden görerek tedbir alacak ne teşkilatlarda, ne belediye meclisinde, ne de ekibinde kimse yok gibiydi.
Gerçi uyaramazlardı, zira herkesin koltuğunu koruma yada belediyeden bir beklentisi olduğunu düşünürsek, hata yapmamak adına, yanlış bir cümle kurarım korkusuyla susmak en güzeliydi sanırım.
Öte yandan Sayın Uluçay’da; aşırı özgüvenden olsa gerek kimseye bir şey sormuyordu. Mesela bana sorsaydı ben olup biteni, stratejilerdeki hataları, yapılması gereken hamleleri anlatırdım.
Bana sen kim oluyorsun da sana soracaktı diyenler olacaktır.
Anlatayım; ben 20 yıllık gazeteciyim. Dernek başkanlığı yapmış, birçok STK’da görev almış, memleketin ilçesine, beldesine, köyüne kadar taşını, toprağını bilen bir kişiyim.
Tek tek saymak zor olur ama birçok hizmete vesile olmuş, birçok siyasiyi, mülki amiri, hizmet erklerini yapmak üzere oldukları yanlışlardan döndürmüş biriyim. İnsanı gözünden tanıyan biriyim. Bu memleketin müptezeli de bilir beni en sağlam adamı da…
Her ne kadar birileri dalga ve iftira konusu etse de birçok siyasetçiye danışmanlık etmiş, fikir beyan etmiş, projeler sunmuş, oturdukları koltuklarda kalmalarını sağlamış, ya da koltuklarını kaybetmelerine vesile olmuş birisiyim.
Bugün bazıları oturdukları koltuğu bana borçludur, bazıları da haliyle nefret eder.
AK Parti’deki sorun tam da burada başlıyor. Enaniyetten Allah’a sığınırım ama benim gibi bir adam kimliğini ortaya koyarak diyor ki; “ben sizinleyim, yanınızdayım.” Siz ne yapıyorsunuz; Belediye Meclisi listesine koymadığınız gibi bir kere olsun fikrimi alma lütfunda dahi bulunmuyorsunuz. Herşeyin en doğrusunu siz biliyorsunuz ya…
Kırmızı halılarla karşılanmayı beklemiyorduk ama “şimdi bu nerden çıktı” dercesine tavırlar da ayrı bir garabet oldu.
AK Parti’nin sorunu tam da burada; kendilerine çekirdek bir kadro belirlemişler, bu kadronun dışındakileri asla ve kat’a kabullenemiyorlar. Kendileri toplanıyor, kendileri dağılıyor. Verdikleri kararların doğruluğuna birbirlerini inandırıyorlar ama asla dışarıda neler olduğunu göremiyorlar. Dışarıdan bakan bir göze sormuyorlar, ihtiyaç duymuyorlar. Çünkü kendileri usta siyasetçi, çok zekiler, herşeyin en doğrusunu onlar bilir.
Diğer konuları da açalım;
Sayın Uluçay’ın Belediye Meclisine koyduğu isimlere açıklanır açıklanmaz oldukça fazla tepki geldi. Yani kurgulanan meclis halkta karşılık bulmadı. Teşkilatlar ise; kanıksanmış bir ego ve bencillik içerisindeydi. Burada herkesi kastetmiyorum ama Sayın Uluçay aşırı verici ve mütevazi olmaya çalışırken yanında gezenlerde bir soğukluk, bir somurtkanlık, havalı gözükme eğilimi gözlemledim. Yüzleri gülmüyordu.
Kaybetme etkenlerinden bir diğeri de; önceki Belediye Başkanı Mehmet Zeybek’in katı tutumu tüm topluma hatta belediye personeline dahi etki etmiş gibi gözüküyor.
Öte yandan ilk defa bu seçimde; Afyonkarahisar basınının büyük bir bölümü Ak Parti’ye beklenen düzeyde destek vermedi.
Tabi daha birçok etken var. Diğer partilerin durumu, dengeler, adayların kalitesi, çalışma koşulları, imkan ve olanaklar, Cumhur ittifakının pozisyonu gibi gibi birçok etken var ancak yazı çok uzadı, insanları sıkmayalım.
Neden kaybedildiği ile ilgili şahsıma sorma lütfunda bulunulursa detaylı bir şekilde anlatırım.
Şimdilik noktalayalım Allah’a emanet olunuz.