Fetö-vari oluşumlar için ilk yazımı bir Ramazan ayının son on gününe gelen bir tarihte tüm toplumu “arınmaya” davet eden bir üslupla 23 Eylül 2008 de yazmıştım:
“İÇİMİZDEKİ ERGENEKONLARI TEMİZLEME ZAMANI” idi.
Sosyolojik ve iktisadi bir kuraldır dostlar: Arz talep dengesi. Bir toplumda neye talep varsa, talep edilen o mal, o ihtiyaç arz edilir. Bu gün ülkemizde oluşmuş bu mafya-vari teşekküller toplumun talebi olmasa bu kadar çoğalabilir mi, genişleyebilir mi?
Kanaat etmeyen, hırsla yaptığı ticarette bir an evvel köşeleri dönmeye çalışan tüccarın, bürokrasi basamaklarını 2’şer,3’çer çıkmak isteyen bürokratın, bir an evvel meşhur olup yıldız olmaya çalışan sanatçının yolları mutlaka Ergenekon’la kesişecektir. Zaten bu gibi yapıları oluşturan, geliştiren, çoğaltan insanlardaki bu hırs ve kanaatsizliktir.
Hayat, dünya ve ahiret sermayesinin birlikte kazanılacağı, sınandığımız denendiğimiz bir alandır Müslüman için. Hayatı boyunca dünya ve ahiret kazancının peşinde koşan insan için en gerekli 4 şey çalışmak, sabır, tevekkül ve kanaattir. Bu gün %99 u Müslüman olan bu ülkede Ergenekon-vari yapıların bu kadar çok olması Müslümanların bu 4 vasıftan ne kadar uzaklaştıklarının ispatıdır.
Bu mübarek ayın son günlerinde gelin tüm hırslarımızdan temizlenelim. Oruç bizi tutsun Ramazan ayı rahmetiyle tüm olumsuz sıfatlarımızdan bizi temizlesin.
İkinci yazımı direkt ilk çıkardıkları “Sızıntı Dergisi” kapağından hareketle Fetö grubuna hitaben 16 Ocak 2014’de yazdım.
MERHAMETİN YOK DİYELİM NEFSİNE, MERHAMET ETMEZ MİSİN EVLADINA
Son günlerde olup bitenleri ibretle izliyoruz.
Olaylar olmadan yıllar önce işin buraya gelmemesi için çok çaba sarf ettim.
Ehl-i hamiyet yüz binlerce insanın da böyle bir çaba içinde olduğunu biliyorum.
‘Biz Uhud’un okçusuyuz, bizim harp meydanında ki ganimetle işimiz olmaz, olmamalı’ dedim.
‘Konuşan yalnız hakikat olması için bu hizmetin bırakın dünya menfaati ahrete yönelik menfaatler için dahi kullanılmasına kader-i İlahi izin vermez, vermiyor, vermemiş‘ diye bağırdım
‘Taraftarlarınızı Cemel Ovasına götürmeyin, biz birinci Cemel’in yaralarını tam anlamıyla saramadık. Hala içten içten kanıyor. 2. Cemel olayına tahammülümüz yok. Taraftarlarınızı harp meydanına götürürseniz onlara sahip çıkamazsanız. Aralarındaki provokatörler onları birbirine düşürür ve bu işin kazananı olmaz’ diye FERYAT ETTİM.
Kuran-ı Kerim’den Talut’u misal verdim; ‘Tâlût askerlerle beraber (cihad için) ayrılınca: Biliniz ki Allah sizi bir ırmakla imtihan edecek. Kim ondan içerse benden değildir. Eliyle bir avuç içen müstesna kim ondan içmezse bendendir, dedi. İçlerinden pek azı müstesna hepsi ırmaktan içtiler. Tâlût ve iman edenler beraberce ırmağı geçince: Bugün bizim Câlût’a ve askerlerine karşı koyacak hiç gücümüz yoktur, dediler. Allah’ın huzuruna varacaklarına inananlar: Nice az sayıda bir birlik Allah’ın izniyle çok sayıdaki birliği yenmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir, dediler.” (Bakara, 2/249) Dünya nehrinin suyundan fazlaca içenler dünyanın tüm tuzaklarına düşmüşlerdir.
Tarihi yardıma çağırdım. Mutezile Fırkasından örnek verdim: Onlar, Akıllarına ve nefislerine fazla güvenmişler parlak ve aktif bir zamanlarında iktidara nüfuz etmişler ve fikirlerini iktidar gücüyle (Me’mun ve Mutasım dönemi) diğer Müslümanlara ve insanlara dikte etmişlerdi.
Öyle ki fikirlerini kabul etmeyenlere işkence yapmışlar devletin tüm imkânlarını bu baskı konusunda kullanmaktan kaçınmamışlardır. Tarihe ‘mihne’ ismiyle geçen bu dönem birçok Müslümana çok ciddi zulümler edilmiştir. İktidar gücünü kaybeden Mutezile mensupları, önce ağır bedeller ödemişler ve sonra da tarihten çok kısa süre de silinmişlerdir.
Kulların rablerine karşı duruşlarını tekrar gözden geçirmeleri adına şu ayeti hatırlattım:’ Siz, Bedir’de o kâfirleri kendi kuvvetinizle öldürmediniz. Lâkin Allah size yardım etmekle onları öldürdü. Ey Resûlüm, düşmanların gözlerine bir avuç toprak attığın zaman da sen atmadın, ancak Allah attı; ve bunu, güzel bir ganimet ve zafer tecrübesi vermek için (yaptı) Muhakkak ki Allah, (söylenenleri) işiten, (her şeyi) bilendir. (Enfal,8/17)
Yapan, eden, yaratan, çekip çeviren, veren, alan, galip ya da mağlup eden O dur.
Biz sadece inandıklarımızı yerine getirme hususunda deneniyoruz. Sadece Rabim bizden doğru yer, doğru zaman, doğru söz ve doğru hareketi istiyor.
Evet! Son söz çileli günlerin şairinden: Merhametin yok diyelim nefsine, merhamet etmez misin evladına (M. Akif Ersoy)
Son yazımın tarihi, aldanan aldandı kalanlara bir uyarıydı ve tarih 21 Mayıs 2018’di.
Başlık: SETÖ, HETÖ, BETÖ, DETÖ, METÖ, PETÖ, ETÖ, FETÖ’leri kazımak için Taif duası
23 Eylül 2008’de ETÖ’nün gündemde olduğu ve Ramazan ayının son 10 gününe girdiğimiz manevi bir iklimde yazdığım yazıda ETÖ’yü tarif etmiştim.
Aslında ETÖ tarifi bizden devşirilen yukarıda zikrettiğimiz bütün örgütleri kapsıyordu.
Ortalama 7 ile 10 yıl arasında kendini geliştirmiş ve doymaz bir hırsla halkına saldıran bu asalak örgütlerden kurtulmanın yolu herkesin bilerek veya bilmeyerek destek verdiği itirafiyle Taif duası yapıp şu mübarek günlerde Nasuh tövbesiyle arınmaktan geçiyor.
Taif duasında Allah Resulü karşılaştığı başarısızlıkta muhataplarını suçlamamış kendi özeleştirisini yapmış Rabbine yeniden imkân ve fırsat vermesi için dua etmişti. Rabbi de yıllar sonra o duayı kabul etmiş Taif halkı samimi Müslüman olmuştu.
Buyrun! Taif duasını ihlasla, gözyaşlarıyla, samimiyetle, içten ibret alan bir akıl ve kalple yapalım inşallah:
‘’Allah’ım. Kuvvetimizin zaafa uğradığını, çaresiz kaldığımızı ve halk nazarında hor görüldüğümüzü ancak sana arz ederiz. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Çaresizlerin rabbi sensin. Allah’ım, huysuz, yüzsüz bir düşman eline bizi düşürmeyecek, hatta hayatımızın dizginlerini eline verdiğin akrabadan bir dosta bile bizi bırakmayacak kadar bize merhametlisin. Allah’ım, eğer bize karşı kırgın değilsen; çektiğimiz mihnetlere, belalara hiç aldırmayız. Fakat senin esirgeyiciliğin bunları göstermeyecek kadar geniştir. Sana sığınırız. Senin cemalinin nuruna sığınırız. Bütün karanlıkları parlatan, dünya ve ahiret işlerin ıslahının yalnız ona bağlı bulunduğu nuruna sığınırız. Allah’ım, sen razı oluncaya kadar senin affını diliyoruz. Bütün kuvvet, her kudret ancak sendendir.”
LEARNİNG LESSONS FROM AN EXEMPLARY DEATH (THE FACT OF FETÖ)
I wrote my first article about FETO-like formations on September 23, 2008, in a style that invited the whole society to "purify" on the last ten days of Ramadan:
The title was: "TIME TO CLEAN THE ERGENEKONS WITHIN US".
Friends, it is a sociological and economic rule: Supply-demand balance. Whatever is in demand in a society, that commodity or need is supplied. Could these mafia-like organizations that have formed in our country today multiply and expand so much without the demand of the society?
The paths of the merchant who is not content and tries to turn corners in his trade with ambition, the bureaucrat who wants to climb the bureaucracy steps two or three at a time, the artist who tries to become famous and become a star as soon as possible will definitely cross paths with Ergenekon. In fact, it is this greed and indifference in people who create, develop and multiply such structures.
For Muslims, life is an area where the capital of this world and the hereafter can be gained together and where we are tested and tested. The four most necessary things for a person who pursues worldly and hereafter earnings throughout his life are work, patience, trust and contentment. The fact that there are so many Ergenekon-like structures in this country, where 99% are Muslim today, is proof of how far Muslims have moved away from these four qualities.
In the last days of this holy month, let's purify ourselves from all our ambitions. May fasting hold us fast and may the month of Ramadan cleanse us from all our negative attributes with its mercy.
I wrote my second article on January 16, 2014, addressing the Fetö group, directly based on the cover of their first "Sızıntı Magazine".
Title: LET'S SAY YOU HAVE NO MERCY FOR YOUR SELF, WON'T YOU HAVE MERCY FOR YOUR CHILDREN?
We are watching with interest what has been happening in recent days.
Years before the events happened, I made a lot of effort to prevent it from coming to this.
I know that hundreds of thousands of patriotic people are making such an effort.
I said, 'We are the archers of Uhud, we have nothing to do with the spoils of the battlefield, and we shouldn't.'
I shouted, "Divine destiny does not, does not, and has not allowed this service to be used for the benefits of this world, let alone the interests of the hereafter, so that it is only the truth that speaks."
'Do not take your supporters to Cemel Plain, we could not fully heal the wounds of the first Cemel. He's still bleeding from the inside out. 2. We cannot tolerate the Cemel incident. If you take your fans to the battlefield, you cannot protect them. I WAILED saying, "The provocateurs among them will turn them against each other and there will be no winners in this matter."
I gave Talut from the Holy Quran as an example; 'When Talut left with the soldiers (for jihad), he said: Know that Allah will test you with a river. Whoever drinks from it is not from me. He said, "Whoever does not drink from it, except for one who drinks a handful of it with his hand, is from me." All of them, except a few of them, drank from the river. When Talut and the believers crossed the river together, they said: We have no strength to resist Goliath and his soldiers today. Those who believe that they will enter the presence of Allah: How many a small number of troops have defeated a large number of troops with the permission of Allah. “Allah is with those who are patient,” they said. (Baqara, 2/249) Those who drink too much of the water of the world's river have fallen into all the traps of the world.
I called history to help. I gave an example from the Mu'tazila Sect: They relied too much on their minds and souls, penetrated the government in their bright and active times, and dictated their ideas to other Muslims and people with the power of power (the period of Ma'mun and Mutasim).
So much so that they tortured those who did not accept their ideas and did not hesitate to use all the resources of the state in this regard. This period, which went down in history as 'mihne', saw serious persecution against many Muslims. Members of the Mu'tazilites, who lost their power, first paid a heavy price and then disappeared from history in a very short time.
I reminded the following verse in order for the servants to reconsider their stance towards their Lord: 'You did not kill those infidels with your own strength in Badr. But Allah killed them by helping you. O Prophet, when you threw a handful of soil into the eyes of your enemies, you did not throw it, but Allah threw it; And (he did this) to give a good experience of booty and victory. Surely Allah is the Hearer (of what is said), the Knower (of everything). (Anfal,8/17)
He is the one who does, creates, manages, gives, takes, wins or defeats.
We are only being tested in fulfilling what we believe in. My Lord only wants the right place, the right time, the right word and the right action from us.
Yes! The last word from the poet of painful days: Let's say you have no mercy for yourself, wouldn't you have mercy on your children (M. Akif Ersoy)
The date of my last article was May 21, 2018, as a warning to those who were deceived.
Title: Taif prayer to destroy SETÖ, HETÖ, BETÖ, DETÖ, METÖ, PETÖ, ETÖ, FETO
I described ETÖ in the article I wrote on September 23, 2008, in a spiritual climate where ETÖ was on the agenda and we entered the last 10 days of Ramadan.
In fact, the definition of ETO included all the organizations we mentioned above that were recruited from us.
The way to get rid of these parasitic organizations, which have developed themselves in an average of 7 to 10 years and attack their people with insatiable ambition, is to pray for Taif with the confession that everyone supports them knowingly or unknowingly, and to be purified with the repentance of Nasuh in these holy days.
In the Taif prayer, the Messenger of Allah did not blame his interlocutors for the failure he encountered, he made his own self-criticism and prayed to his Lord to give him the opportunity again. Years later, the Lord accepted that prayer and the people of Taif became sincere Muslims.
Come in! I hope we will pray the Taif prayer with sincerity, tears, sincerity, and a mind and heart that draws lesson from our heart:
“Oh my God. We can only inform you that our strength has weakened, that we are helpless and that we are despised in the eyes of the people. O the most merciful of the merciful! You are the Lord of the helpless. Oh my God, you are merciful to us enough not to let us fall into the hands of a grumpy, brazen enemy, or even to a relative friend to whom you have given the reins of our lives. My God, if you are not angry with us; We do not care at all about the troubles and troubles we suffer. But your generosity is too broad to show these things. We take refuge in you. We take refuge in the light of your beauty. We take refuge in the light that shines all the darkness and on which the improvement of the worldly and the hereafter depends only. Oh God, we ask for your forgiveness until you are pleased. "All power and power comes only from you."