Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da o tok sesiyle okuduğu Necip Fazıl Kısakürek’e ait “Sakarya” dizelerinden bir bölümle başlamak istiyorum yazıma…
“Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!”
Bu vatan biz Türklerin vatanı, yani benim, yani benim gibi Türk oğlu Türk’lerin vatanıdır. Ben bu memleketin (Afyonkarahisar’ın) çocuğuyum. Birileri gibi sonradan buralara gelip memleketi sahiplenenlerden değilim.
Bu toprakların has evladıyım…
Biz Türkler kadim bir milletiz, köklerimiz bin yıllar öncesine, Hz Nuh’un oğlu Yafes’e kadar uzanır.
TÜRKLER BİN YILLARDIR ANADOLU’DA
Ve biz Türkler, sonradan Orta Asya’dan buralara gelmiş falan da değiliz. Bin yıllardır Mezopotamya’da, Anadolu’da varız, olmaya da devam edeceğiz.
Nereye geleceğim?
Şimdi son zamanlarda kendilerine Beyaz Türkler diyen bir gruh çıktı, hepinizin malumu olduğu gibi…
Bir de Mavi kanlılar vardır ki; bu konu uzun uzadıya anlatılması gereken bir konu olduğundan Mavi Kan meselesine girmeyeceğim.
Beyaz Türkler konusunu çoğunuz duymuştur ama içeriği konusunda kafa yoranların sayısı azdır. Biraz açalım:
KİMDİR BU BEYAZ TÜRKLER?
Kendilerini “Beyaz Türk” diye addedenler kimlerdir biliyor musunuz?
Sabetay, Ermeni, Rum ve diğer kökenlerden olup da aramıza bir Türk gibi karışmış, dinini İslam gösteren, adı Türk adı olan ancak soyundan ve köklerinden asla kopmamış, kendini gizleyenlerdir.
Sabetaylık konusunu önceki yazılarımdan bir tanesinde işlemiştim ancak kısaca değineyim: Osmanlı’da yaşayan Yahudilerin güya dinini değiştirerek ve kimliklerini değiştirerek Türkiye’ye geçiş yapması sonucu “Sabetay Sevi” denen bir kişinin ritüellerini benimsemiş şahıslardır.
Bunlar halen ülkemizde ve “benim memleketim” olan Afyonkarahisar’da yaşamaktadırlar. Bunlar güya Müslümanlar, bunlar güya Türkler. Lafa gelince senden benden Müslüman, senden benden Türk’dürler ancak Yahudiliklerinden, Ermeniliklerinden, Rumluklarından asla vazgeçmemişlerdir.
BÜYÜKLENME, KİBİR, BEN” ANLAYIŞI
Çoğunuz bilmez ancak nerede fitne ve fesat varsa orada bulursunuz, nerede “büyüklenme, kibir, ben” anlayışı varsa orada bulursunuz bunları...
Bunları birbirleriyle kavgalı görürsün kamuoyunda, fakat masanın altından el sıkışırlar. Herhangi birine gariban bir Türk evladı sorun çıkarsa elbirliğiyle çökerler tepesine…
Kanları üstündür ya güya bunların, akraba evlilikleri çoktur bunlarda, zira kanları, genleri bozulmamalıdır…!
Şimdi bu yazımdan sonra Beyaz Türkler çok rahatsız olacak ancak ben sizin kemik yapınıza, göz yapınıza kadar biliyorum, belge ve bilgilere de ulaştım, çözdüm sizi yani… Haberiniz olsun…!
Bu arada nüfusları da azımsanmayacak kadar çoktur. Ermeni ve Rumlar devlet arşivlerinde de mevcut ancak Sabetaylar çok gizlidir. Onlar birbirlerini bilirler ama çoğu vatan evladı onları kolay kolay bilemez.
KRİPTO FETÖ’CÜLER…
Peki bunlar kimlerdir, nerelerde buluruz; her yerdedirler, çok zekidirler, kurnazdırlar, neredeyse tüm siyasi partilerde, sanat ve iş dünyasında, tarikat ve cemaatlerde özellikle…
Devlet FETÖ ile mücadele ediyor ya hani, hep de kripto FETÖ’cülerden bahsediliyor ancak bir türlü bulunamıyor ya hani…
Bence devlet bu Sabetayları çözsün, sonrası çorap söküğü gibi gelecektir. Tabi devlet içindeki kritik noktaları ele geçirmiş olan Sabetaylar buna müsaade ederse…
Bunlarla ilgili çok fazla bilgi var, daha fazla aydınlatmak isterim de yazı sıkmasın, peyderpey işleriz…
BEYAZ TÜRKLERE ŞAHSİ MESAJIM
Ben bu Beyaz Türklere hasıl olduğundan mesaj vermek istiyorum: “Bu memleket (Türkiye/Afyonkarahisar) benim, biz Türklerin…
Ben bu memleketin çocuğuyum, size yedirmem, devriniz geçti, devriniz kapanacak. Ben gariban Türk evlatları gibi “öz vatanında garip, öz vatanında parya” durumunda olmayacağım. Yıllardır sizi araştırıyorum; çok güçlüsünüz ama özgürlük için bir kıvılcım, bir başlangıç yeter.
Ne pahasına olursa olsun, sizin elinizden alacağım bu memleketi, ne pahasına olursa olsun sizi yeneceğim, ne pahasına olursa olsun asla vazgeçmyeceğim.”
YOK EDİN İNSANIN İNSANA KULLUĞUNU
“Nazım Hikmet’in unutulmaz dizeleriyle yazımızı noktalayalım:
Dörtnala gelip Uzak Asya’dan
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket bizim.
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu davet bizim..!”