Cemil PASLI


Özgürlüğümüz ve özgünlüğümüz kadar insanız

Aile, Eğitim ve İletişim Uzmanı Cemil Paslı'nın kaleminden...


Özgürlük, insanı insan yapan en kıymetli değer.

Özgürlüğümüz kadar insanız.

Özgürlüğümüzü nefsin tanınmaması ve yanlış istihdamı ilesınırladığımız ya da cinni ve şeytanların emir erlerine sınırlattığımız kadar insanlıktan uzaklaşıp hayvanlığa hatta hayvandan daha aşağıya (bel hümedall) düşüyoruz.

Hz. Ömer (r.a.), “Sabır boyun eğmek değil, mücadele etmektir” sözü ile insanın nefsin ve çevrenin özgürlüğüne yönelen hücumlarına karşı etkin mücadelesinin önemine dikkat çekti.

Cengiz Aytmatov’da “Zor olan her gün insan kalmaktır” sözü ile işin değeri yanında zorluğuna da işaret etmişti.

Bu özgürlüğün muhafazası konusunda özgünlüğümüzü bilmemiz ve muhafaza etmemiz ilk önceliğimiz olmalı.

Allah eşyayı yaratırken iki farklı usul izliyor:

Vahidiyet sırrıyla son derece benzerlikler içerisinde ehadiyet sırrıyla tamamen özgünlük ve farklılığı birlikte gösteriyor.

Sürekli zıtlıkları bir araya getirerek ilminin ve kudretinin sonsuzluğunu, muhteşemliğini görmek ve göstermek istiyor.

Yanıcı ve yakıcı iki madde hidrojen ve oksijeni birleştirerek hayatın kaynağı suyu istifademize sunuyor.

Özgür bir beyin ve kalbe sahip olmak istiyorsak vahidiyet ve ehadiyet sırlarının kuşattığı bu kâinattaki zıtlıkları çözecek diyalektik bir bakış açısına sahip olmamız gerekiyor.

Bu açıdan bakan insan en çok kendi özgünlüğünü görecek ve başkasına öykünmeden, onlarla yarışmadan, onlara ezilmeden veya onları ezmeden, özgünlüklerine saygı göstererek kendi yolunda terakkisine odaklanacaktır.

Her insanın kulvarının tamamen kendine özel yaratıldığını, lazer ışınlarıyla diğerlerinin ihlalinden korunduğunu; senin de başkalarının kulvarına müdahalenin aynı lazer ışınlarıyla engellendiğini bilmesi önemli.

Eğer bir insan stresi yaşıyorsa kesinlikle bilsin ki kendi kulvarının sınırlarını zorluyor demektir.

En yakını da olsa başkasının kulvarına yoğunlaşması ona zulmetmesi anlamının yanında; aynı zamanda kendi kulvarını ihmal etmesine yol açıyor.

Aşık Veysel Şatıroğlu ne güzel demiş:

“Veysel eli ni’deceksin,

Herkes ettiğini bulur,

Önüne bak düşeceksin,

Doğru gitsen utaşırsın.”

İnsanın en büyük cihadı kendi iç dünyasında, kendi kulvarında meydana gelir.

O cihadı kazanan için dışarıdaki cihat çocuk oyuncağıdır.

Ama İblis ve avaneleri dikkati hep insanın kendinden ve kulvarından dikkati uzak noktalara çekerek insanı insanlıktan çıkarıyorlar.

“Asıl iniş ve çıkış, insanın içindedir. İnsanın çektiği ruh çilesi ona, "bir kanlı şafakta, yepyeni bir dünya hediye edecektir" der SezaiKarakoç.

O halde hem kullukta Rabbimize karşı, hem de insanlık makamında insanlara karşı özgür ve özgün kalmak istiyorsak “kim ne der?” putunu yıkıp kendi kulvarımızda, kendi özgünlüğümüzle sadece önümüze bakarak kutsal yolculuğumuza ölüm gelip, “kalemi bırak” emrine kadar sabır ve itina ile devam edelim dostlar.

Kundaktan kefene yalnız yürüdüğümüz kulvarın hakkını vermenin diğer kulvarlara en büyük katkı ve en değerli olan saygı olduğunu da Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hayatını bu gözle okuduğumuzda göreceğiz.

Kendi kulvarında en güzel hayatı yaşadı, O yaşadıkça kulvarı nurlandı; Öyle nurlandı ki geçmiş ve geleceği aydınlattı.

Bize düşen de budur.

Kendi içi dünyamıza ve o iç dünyamızın rehberliğinde yürüdüğümüz kulvarımızı ne kadar nurlandırabilirsek insanlar ve diğer canlılar o kadar bizden istifade ederler.

Rabbimiz bize kulvarımızın nurlanması kadar değer verir, sever ve destekler.

Çok dışarı fırlamış kulvar sınırı tanımayan, girdiği alandakileri de perişan eden  “sosyopat”lardan veya tamamen içine gömülmüş kulvarın ve yolun hakkını vermeyip yolda park etmiş “psikopat”lardan uzak duralım.

Biz kendimize, yolumuza, işimize bakalım.

Özgünlüğümüzle özgürlüğümüzü, özgürlüğümüzle insanlığımızı destekleyerek yolumuza devam edelim.

“Kimseyle hiçbir konuda yarış halinde değilim. Kimseden akıllı, kimseden güzel, kimseden iyi olma gibi bir iddiam yok. Kimse için en değilim. Daha değilim. Bu devasa iddiasızlığın bana verdiği özgürlüğün hastasıyım.”(Sabahattin Ali)

“Bütün hayatın esrarı nefsini tanımada toplanmıştır. O bütün dertlerin devası, hayatın her adımında başarının sırrı, bir din ve bir dinden de ötedir. Günümüzde insanlığın hatalı olduğu şey kendisi olmamasıdır; dünyanın bütün sefilliği bu yüzdendir. Bu nedenle bazılarını nefsini tanımaya götüren, ermişlerin ve bütün çağların bilgeliğinin bu süreci dışında hiçbir şey, insanlığın ihtiyacını karşılayamaz.” (Hazret İnayet Han, Jung Psikolojisi ve Tasavvuf, 64)