Seda SEÇER


Sağlık mı, eğitim mi?

Çocuk Gelişimi Uzmanı ve Okul Öncesi Öğretmeni Seda Seçer'in kaleminden...


Çoğu kişinin aklını öncelik sağlık mı, eğitim mi olmalı“ sorusu kurcalıyor.

Bir kesim, eğitime öncelik verilmesi gerektiğini savunurken bir kesim de sağlığın daha önemli olduğunu düşünüyor.

Tüm alışkanlıklarımızın kırılmaya başladığı ve normal algımızın değiştiği bu dönemde belki de yapmamız gereken, yeni alışkanlıklar edinmeyi öğrenmek ve kendimize yeni bir ’normal‘ oluşturmaktır.

Eğitim ve sağlık arasında bir seçim yapmak yerine, sağlığımızı koruyarak eğitimimize devam edebilmek için alışkanlıklarımızı değiştirmeyi öğrenmeliyiz.

Eğer bir seçim yapmak gerekse bile ‘her işin başı sağlık’ diyenlerden olup; Sağlık mı, Eğitim mi sorusuna ‘sağlıklı bir eğitim’ cevabını verirdim.

Yıllardır süregelen eğitim sistemi ve bakış açısı; eğitimin yalnızca bir kuruma giderek alınabileceği algısını oluşturdu. Bu algı başlı başına kendimizi geliştirme, bir şeyler öğrenebilmemizin önündeki en büyük engel. Çocuk ve gençler, okulda zorlandıkları konularda özel derslerle desteklendi.

Kilo vermek ya da forma girmek isteyen kişi spor salonlarına başvurdu. Herhangi bir hobi edinmek isteyen ilgili bir kurs bulmaya çalıştı. İçinde bulunduğumuz bilgi çağında kendi kendine bir şeyler öğrenmeye, öz disiplin sağlanmaya çalışılmadı.

Bu durum fark etmeden ilerleyen süreçlerde bağımlı bir kişilik yapısına sahip olunmasına sebep oldu. Kendi kendimize gelişim sağlanamayacağımızı düşündüğümüz için dolaylı olarak öz saygı da yitirildi.

Yetişkinlerin bağımlı öğrenme modeline alışkın olarak büyüyen çocukları da aynı yolu izliyor. Eğitime dair sahip oldukları tek sorumluluğun okul veya kurslara gidip-gelmek olduğunu zannediyorlar.

Kitap okuma alışkanlığı kazanmadan büyüyor, boş vakitlerinde kendilerini geliştirecek aktivitelere yönelmenin bireysel sorumluluk olduğunu bilmiyorlar.

Öz disiplinle yeni öğrenme metotları keşfetmek, kendi kendimize gelişim sağlamayı öğrenmek, konfor alanı olan evlerimizde otururken bile sanki bir “okul veya kurstaymış gibi planlı hareket edebilmek, kendimiz ve çocuklarımız için kazanacağımız en faydalı alışkanlıklardandır.

Yeni normalimizi kendimiz belirleyebiliriz. Bunun için çocuklara, eğitimin yalnızca okul veya kurslara gidip-gelerek gerçekleşmeyeceğini, kendi başlarına da araştırma yapabileceklerini öğretmeliyiz.

Çocukların bunu öğrenebilmesi için de ebeveynlerin de bunu uyguluyor olması gerekir.Çünkü günümüzde bilindiği üzere çocuklar söylediklerimizi değil yaptıklarımızı yapar. Bağımlı öğrenme algımız günümüzde öyle bir hale geldi ki, “Eğitim mi yoksa sağlık mı?“ gibi bir soru sormamıza bile yol açtı.

Sağlıklı olmayan bir bireyin, eğitim almasının mümkün olamayacağını bilmemize rağmen eğitimin uzaktan yapılması fikri, bir çok kişiye bir türlü mantıklı gelmedi. Önemli olan, eğitim alınan mekân değil, eğitimin içeriği ve niteliğidir.

Alışkanlıklarımızın değişiyor olması bizi her ne kadar korkutsa da bir an önce içinde bulunduğumuz online sisteme adapte olmak bize ve çocuklarımıza fayda sağlayacaktır.

Bunu yapabilmek için, yeni düzene uyum sağlayarak, bireysel olarak kendimizi nasıl geliştirebileceğimize odaklanmalıyız.

Öğrenciler okula hasret, öğretmen öğrenciye. Ama en önemlisi toplum eğitime, eski düzene hasret kaldı. Bir an önce bu hasret bitmeli, tüm eğitim kurumları açılmalı. Sağlık Bakanımız ve Milli Eğitim Bakanımız bu hasret bitsin diye gece-gündüz canla başla uğraşıyor.

Sağlık Bakanımız Sayın Fahrettin Koca tedbiri elden bırakmamak için tüm uyarıları yapıyor, “temizlik,maske, masefediyor”, Milli Eğitim Bakanımız Sayın Ziya Selçuk ise “Okulları beraber açalım, temassız oyunlar bile hazırladık” diyor.

Bizlere de kurallara uymak, tedbirleri elden bırakmamak kalıyor. Çocukları okuldan uzaklaştıran virüs, bizleri de eski alışkanlıklarımızdan uzaklaştırmalı. Herkes üzerine düşeni yapmalı.

Eğitim hakkı öğrencinin, sağlık hakkı herkesin. Sağlıklı eğitim günlerine en kısa zamanda dönebilmek dileğimle..