Mustafa DAĞHAN


Tüm meslektaşlarıma çağrımdır

Gazeteci-Yazar Mustafa Dağhan'ın kaleminden...


Afyon’a has bir deyimle yazıma başlamak istiyorum: “Adam bilir adam kıymetini, sarraf bilir altın kıymetini…”

Güzel söz söylemiş atalarımız…

Arsızın, yüzsüzün baştacı edildiği günümüzde “Adam Gibi Adam” dediğimiz kaç kişi kaldı ki? Adam’ın azaldığı şu günlerde, dürüstlük, delikanlılık, estetik, kalite, kadir-kıymet, vefa gibi hasletler hak getire…!

İyilerin rağbet görmediği kötülere saygı duyulan bir dünya ne kötü!

Öyle karmaşık, öyle zorlu bir süreçten geçiyoruz ki; kıyametin ayak seslerinin iliklerimize kadar işlediği, sapla samanın ayırt edilemediği, günübirlik yaşantıyla rüzgarın gücüne kapılmış yaprak misali savruluyoruz da savruluyoruz.

Dünyanın dört bir yanındaki insanoğlu, mankurtlaştırılmış vaziyette hayatını anlık olarak sürdürüyor. Kimi nereye gittiğini düşünmeden, kimi düşünse de çare bulamadığından, kimi de aman nereye giderse gitsin kaygısızlığından umarsızca yaşamlarını sürdürüyor.  

Sosyal medyanın (facebook, twitter, instagram vb.) gündem belirlediği, ülkelerin liderlerini dahi belirlemeye başladığı günümüzde tabi ki gazeteciliğin de sonu malesef görünüyor.

Artık herkesin kendi gazetesi var ve profilinde 2 cümleyle vermek istediği sosyal mesajını veriyor. Hatta herkes gazetecilik yapıyor. Bundan 4-5 yıl evveline kadar ilk duyan, ilk haberi veren biz gazeteciler, artık çoğu haberi sosyal medyadan duyar, hazırlar, yayınlar hale geldik.

Yangın oluyor, kaza oluyor herkes görüntü, fotoğraf paylaşıyor. Şehit haberini binlerce kişi 5 saniye içinde paylaşıyor. İnanın bir haberin oluşturulmasında (5N 1K kuralı gereği; tüm detayları ile haberi vermeniz gerekir) en az yarım saat gerekir ki, bu sürede zaten binlerce paylaşım yapılmış oluyor.  

Artık gazetecilik yapmak için imla kuralı bilginizin olmasına da ihtiyaç yok. Okula zaten ihtiyaç yok. Bilgi, deneyim, tecrübe, kalite, estetik; bunlara da gerek kalmadı.

Yani demem o ki kıymetli meslektaşlarım; rüzgarın önündeki bir yaprak misali nereye savruluyoruz belli değil..!

İnternet Yasası da uzun süredir beklememize rağmen hatta bununla ilgili raporlar hazırlayıp Meclise kadar ulaştırmış olmamıza rağmen çıkmıyor.

Bir de üstüne; kibir, ego, ben, düşmanlık, kin, haset, kıskançlık gibi dürtüler eklenince tadından yenmez bir haldeyiz. Bunu kabul etmeliyiz.

Bakın arkadaşlar, sevgili meslektaşlarım; şapkayı önümüze koymanın zamanı geldi de geçiyor. Bir an evvel en azından kendi içimizde önemli tedbirler almaz isek, ciddi ciddi yok olma tehlikesiyle karşı karşıyayız.

Kimse ben güçlüyüm, ben öndeyim, ben daha büyüğüm havalarına girmesin. Bunu yaparak ancak kendimizi kandırırız. Bekleyelim, sabredelim düşen düşer kalan sahalar bizimdir mantığını da bir kenara bırakalım.  

Kimse düşmez; artık parası olanın değil, artık bilgisi, deneyimi, tecrübesi, kalitesi olanın değil herkesin yapabildiği bir iş oldu gazetecilik…!

Her geçen gün sektörümüze yeni birileri dahil oluyor, hatta geçenlerde bir telefoncu sahte basın kartıyla yakalandı.

Ayırt etmeden söylüyorum, gelin ortak bir zemin oluşturalım. Dernekler uhdesinde biraraya gelerek mesleğimizdeki sorunları masaya yatıralım. Konuları enine boyuna iyi niyetle tartışalım, neler yapabileceğimizi, hangi tedbirleri alabileceğimizi yazılı doküman haline getirelim.

Ben Valimiz Sayın Gökmen Çiçek’in ve diğer bürokrat ve siyasilerin alacağımız kararlarda, atacağımız adımlarda yanımızda olacağından eminim.

Yekvücut halinde, herkesin olurunun olduğu, herkesin onayladığı adımlarla kısa sürede sorunlarımıza çözüm bulabileceğimize inanıyorum.   

Ego, hırs ve bencillik yaparak bir yere varılamayacağı ayan beyan ortada. Dolayısıyla ortak bir zeminde Etik Kurulu oluşturularak kendi iç mekanizmamızı oluşturmalıyız.

Doğru bir şekilde oluşturulacak Etik Kurulu ile en azından İnternet Yasası çıkana kadar ön tedbirleri almış, mesleğimize daha fazla çeki düzen vermiş ve en önemlisi sadece gazetecilik mesleğinden rızkını çıkartanların, işini doğru bir şekilde yapmaya çalışanların hakkını teslim etmiş oluruz.

Sevgiyle kalın…