Cemil PASLI


Umran Yolculuğumuz ve Aile Kurumu

Aile, Eğitim ve İletişim Uzmanı Cemil Paslı'nın kaleminden...


Umran; aklın ve kalbin birlikte el ele yürüdüğü insandan beklenen gayenin tezahür ettiği, değerlerin menfaatlerin bir adım önde durduğu, temelini peygamberlerin attığı toplumsal sistemdir.

Medeniyet ise aklın hâkim olup kalbin geriye atıldığı, menfaatler söz konusu olduğunda değerlerin beş para etmediği toplumsal sistemdir.

Bir örnek ile umran ile medeniyet farkını açıklama gerekirse: Medeniyette aklın gereği olarak bir iş yeri sahibi daha çok müşteri gelmesini dolayısıyla daha çok kar etmek için çaba gösterir, umran da ise ilk müşteriyi isteyen akıldan sonra kalp ve vicdan devreye girer, toplumsal huzur ve mutluluğun hep birlikte kalkınmadan gfeçeciğini kulağa fısıldar ve der ki: Komşun senin selamını güler yüz ve huzurla alamıyorsa senin kazandığın paranın kıymeti yoktur. Bu sebeple umran yolcusu bir esnaf sabah ilk siftahtan sonra ikinci müşteriyi komşusuna gönderir.

İslam Umranı Hz. Peygamberin Mekke’de temellerini daha çok akide ve kalp üzerinde yükselterek, Medine’de ise akılla kalbi, imanla ameli birleştirip tamam etmesiyle başlar.

7. Yüzyılda başlayan İslam Umranı 12. Yüzyılda doğuda Selçuklu, batıda Endülüs’le zirveyi görür.

Batı’da İbn Tufeyl Hay bin Yakzan, doğuda Mevlana Celaleddin Rumi Mesnevi ile zirvedeki umranın kodlarını yazar, kök hücrelerini tespit eder.

Umran hikayemizin kod ve kök hücrelerini Rabbimiz elçileri ve kitaplarıyla bize bildirdi. İlk insan ve ilk Peygamber Adem (a.s.) cennette ve Havva validemizle aile şeklinde yaratılarak umranın temelinin ve çıkış noktasının “aile kurumu” olduğu mesajı verildi.

İnsan kendini bir işle tamamlayarak imtihan dünyasını kodlarında mevcut sürekli ufkunda duran cennete çevirmek için aile kurumunun bütün imkânlarını seferber etmelidir.

Kişinin beyin gelişiminin %90’a yakını 3 yaşına kadar, kişiliğinin %70 ise 7 yaşına kadar aile kurumu içerisinde tamamlanır.

Kısaca; hayata dair her şeyin temelleri “aile kurumu” içerisinde şekillenir.

Bu yolculukta en büyük pay, babadan 3 kat daha önemli olmak üzere annelere aittir. Öyle ki anne-bebek yakınlığının önemini Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de 3 ayrı ayette (Bakara, 2/233, Lokman, 31/14, Ahkaf, 46/15) annelerin en az 24 ay emzirmeleri emriyle dile getirmiştir.

Babanın görevi annenin bu kutsal görevinde ihtiyaç duyduğu –başta onu koşulsuz ve sınırsız sevmek- her tür lojistik desteği temin etmektir.

Her daim doğruyu konuşmak, paylaşmak, iletişim, digergamlık v.b. bu sayfalara sığmayacak tüm değerler sadece aile kurumu içerisinde kazandırılabilir.

Anne baba ve en az 3 çocuktan (tek çocuk garip, 2 çocuk rakip, 3 çocuk denge) oluşan aile kurumu içerisinde birbirini candan seven insanlar hayatın en mühim akademisinden mezun olmadan sonradan kazandıkları hiçbir şey onları mutluluk ve başarıya götürmeyecektir.

Mutluluk anayasasının ilk 3 maddesi şu şekildedir:

1.Aşkın varlığımız Rabbimizle sürekli çevrim içi olmak,

2.İçkin varlığımız eşimizle sürekli çevrim içi kalmak,

3. Taşkın varlığımız çocuklarımız ve taştığımız varlıklarımız anne babalarımızla sürekli çevrim içi yaşamak.

Başarı için gerekli 3 madde de şunlardır:

1.Özgüven

2.Zihni arka plan

3.Sosyal çevre

Mutluluk ve başarı için gereken bu model, Rabbimizin merkezinde olduğu aile kurumunun fotoğrafı olup, umran yolculuğunun ana taşıyıcısı olan kurumun çekirdeğidir.

Umran yolculuğunda ben de varım iddiasını taşıyanlar lütfen aile kurumumuza inansınlar ve ona destek versinler…