“Kesik görmek istediğin eli öp!” “Yalandan bir öpücük yerine dürüst bir tokat yemek daha iyidir.”
Her iki söz de Yahudi atasözü sevgili okurlarım. Özellikle neden Yahudi atasözlerini seçtiğimi ise daha önce yazdığım Beyaz Türkler yazısıyla ilintilendirebilirsiniz.
O yazımı merak edenler için linki paylaşıyorum:
https://afyonmansethaber.com/kose-yazilari/kimlere_beyaz_turk_denir_afyonda_da_varlar_mi-429.html
Özellikle “Kesik görmek istediğin eli öp” atasözü ilginç bir şekilde günümüzdeki konulara ışık tutuyor. Bu ne demek açalım biraz;
Makam sahiplerinin, siyasilerin, bürokratların dikkatini çekmek istiyorum bazı hususlara… Afyonkarahisar’da çoğu zaman uygulanan bazı algı operasyonlarını çoğunuz bilirsiniz. İftira yoluyla, itham yoluyla, sindirme, korkutma, görmezden gelme yoluyla gibi gibi çeşitli yöntemlerle rant elde etme, güç elde etme yöntemlerini izler bazıları…
Ve çoğunlukla başarılı olurlar! Zira memlekette her daim kimler hep öndedir bilirsiniz. Tabi bu yöntem ve taktikler uygulanırken arada kullanılanlar, bilinçli bir şekilde kendini kullandırtanlar, yada rüzgara kapılmış yaprak misali ne yaptığın bilmeden kullanılan aptallar da olur.
Algı uzmanları kendi çıkarları doğrultusunda birilerini yıpratmak yada yüceltmek için çok çeşitli yöntemler kullanır. Bunlardan bir tanesi de; hedefe aldığı kişiyi yada kurum/kuruluşu abartılı bir şekilde yüceltmektir.
Nasıl yani diyebilirsiniz: ama tam da “Kesik görmek istediğin eli öp!” atasözü bu konuya uyumlu bir atasözüdür.
Paygamber Efendimiz Hz. Muhammed (SAV) birgün sahabileriyle sohbet ettiği sırada bir sahabi ortama dahil olur ve Hz. Ali’yi alabildiğine övmeye başlar. Hatta öyle ileri gider ki artık Peygamberimiz sahabenin sözünü keserek: “Sen naptın, Ali’yi dilim dilim doğradın” der.
Peygamberimizin birçok sözünde de; “beni övmeyin” şeklinde telkinleri bulunmaktadır. Algıda, bilinç altında; aşırı övgü hedefteki kişinin gücünü, enerjisini, maneviyatını kırmak anlamı taşımaktadır. Diğer yandan en basit ihtimalle; övülen kişinin dışında kalanlar kıskanır, nazar değirir ve düşman olma ihtimalleri de yüksektir…
Aşırı övgü/yalakalık hata yapılması için iteklemeye çalışmak anlamı da taşır. Aşırı övgü, övgü yapılan kişi hangi makamda olursa olsun kendini manevi/enerjisel anlamda yetiştirememiş birisi ise kanatlandırır, uçurur. Manen dört dörtlük gibi zannetmeye başlar kendini… “her şeyin en iyisini ben bilirim, en doğru kararı ben veririm, benim yaptığım hamleler, hizmetler en doğru hizmetlerdir, ben ben ben egosuna kaptırıverir kendini…
“Baksana insanlar yazılarıyla, sözleriyle övgüler yapıyorlar, demek ki bu konuda yaptığımız işler doğru” büyüsüyle yalakaların dışındaki herkese kulak tıkamak bir makam sahibinin düşeceği en vahim durumdur.
Bu duruma düşen bir yöneticinin artık manevi gözü kör olmuştur. Yalakaların dışındaki tüm doğru söyleyenleri, kendini uyaranları görmezden gelir. Hatta bazıları daha da ileri giderek kendisini eleştirenlere, uyaranlara düşmanca davranmaya, zulmetmeye kadar götürür işi…
Halbuki yöneticiyi uyaranlar dahi samimidir, daha dürsütçe bir şey yapıyordur. Samimiyetle yöneticinin yanlış yolda olduğunu anlatmaya çalışıyordur. Yönetici göremez, anlayamaz, idrak edemez haldeyse eğer o dürüst, doğru insanları yanından uzaklaştırmaya çalışır. Hoşuna gitmez çünkü artık…
O kibir, o ego girmiştir bir kere, kanatlar takılmış, uçuruluyordur bir kere…
Dikkat edin! Her yeni makam sahibinin etrafını aynı yalakalar sarar. Bu durum Afyon’da kronik bir durumdur.
“Kral öldü, yaşasın yeni kral” mantığıyla aynı kişiler, yöneticileri öyle bir çembere alır ki yönetici başını o çemberden çıkarıp dışarıda neler olduğunu göremez, anlayamaz bile…
Bir süre sonra; Afyonkarahisar’ın, hatta dünyanın o çemredekilerin dediklerinden ibaret olduğu düşüncesiyle yaptıklarının, faaliyetlerinin doğru ve yerinde olduğunu zannederler.
Unutmayın: kartallar avını yakaladıktan sonra göklere çıkarır ve belli bir fitten sonra kayaların üzerine bırakarak parçalanmasını sağlar…
Bir kişi sürekli sizi övüyor, yalakalık yapıyor, sizi göklere çıkarıyorsa ya bir menfaati vardır, ya da sizi parçalamak istiyordur.
Son söz olarak; “sizi övenleri değil, dürüstçe sizi uyaranları dinleyin”
Saygılarımla…